Gemi işletmeciliğinde sıkça karşılaşılan uygulamalardan biri, geminin kayıtlı olduğu bayrak devletinin değiştirilmesidir. Bu değişiklik, genellikle vergi avantajı, işletme kolaylığı ya da uluslararası yükümlülüklerden kaçınmak gibi ticari saiklerle yapılır. Ancak bayrak devleti değişikliği, gemide çalışan denizciler açısından ciddi hukuki sonuçlar doğurabilir. Gemi adamlarının iş sözleşmelerinden doğan hakları, sosyal güvenlik güvenceleri ve çalışma koşulları bayrak devletiyle doğrudan bağlantılı olduğu için bu tür bir değişiklik, fark edilmeden birçok hakkın zayıflamasına veya kaybolmasına yol açabilir.

Bir gemi, hangi bayrak devleti altında kayıtlıysa o devletin hukukuna tabidir. Dolayısıyla bayrak devleti sadece geminin hangi ülkeye ait olduğunu değil, aynı zamanda gemide uygulanacak iş hukukunu, denetim rejimini, iş sağlığı ve güvenliği kurallarını da belirler. Türk bayraklı bir gemide çalışan denizciler, 854 sayılı Deniz İş Kanunu hükümlerinden ve Türk sosyal güvenlik sisteminden yararlanırken; bayrak devleti Liberya, Panama, Marshall Adaları gibi açık sicilli ülkelerden birine geçtiğinde, bu korumaların çoğu ortadan kalkar. Bu ülkelerin çoğunda iş hukuku koruması asgari düzeydedir ve gemi adamlarına sağlanan güvence oldukça zayıftır.

Bayrak devleti değişikliği çoğu zaman işverence tek taraflı gerçekleştirilir ve gemi adamlarına önceden bildirilmez. Ancak bu durum, işçinin açık veya örtülü rızasının alınmadığı hallerde hukuki anlamda problemli bir süreçtir. İşverenin geminin tabi olduğu hukuki rejimi değiştirmesi, sözleşme şartlarında esaslı bir değişiklik anlamına gelir. İşçinin çalışma şartlarının ağırlaşması, sosyal güvencelerinin ortadan kalkması, iş hukukuna dair korumaların sona ermesi gibi sonuçlar doğurabilecek bu değişiklikler, Borçlar Kanunu ve Yargıtay içtihatları çerçevesinde işçinin haklı nedenle sözleşmeyi feshetmesi için yeterlidir.

Bayrak devleti değişikliğiyle birlikte işveren, gemi adamlarını sosyal güvenlik sisteminden çıkarabilir, sigorta primlerini ödemeyi durdurabilir ya da daha düşük ücretle çalıştırma yoluna gidebilir. Ayrıca işçinin yurtdışında meydana gelen iş kazalarında tazminat alması, meslek hastalığına karşı korunması veya uzun vadeli emeklilik hakkı gibi kazanımlar da ciddi şekilde riske girmiş olur. Bazı durumlarda ise yeni bayrak devletinde iş hukukunun uygulanıp uygulanmayacağı bile belirsizdir. Bu da gemi adamlarını, denetimsiz ve keyfi uygulamalara açık hale getirir.

Gemi adamının bayrak devleti değişikliğini öğrendiği anda hukuki süreci dikkatle takip etmesi gerekir. Öncelikle işverenin bu değişikliği yazılı olarak bildirmemesi halinde, iş sözleşmesinde ağır değişiklik yapıldığı iddiası ile ihtar gönderilmesi mümkündür. Bu süreçte, yeni bayrak altında hangi hukukun uygulanacağı, sosyal güvenlik haklarının devam edip etmeyeceği, iş sözleşmesinde yeni hükümlerin olup olmayacağı ayrıntılı şekilde değerlendirilmeli ve kayıt altına alınmalıdır. Bu belgeler, olası bir hak arama sürecinde delil teşkil edecektir.

Eğer işverenin yaptığı değişiklik sonucunda işçi, sosyal haklarını, güvenli çalışma ortamını ya da ücret düzenini kaybetmişse, bu durum Borçlar Kanunu gereği iş sözleşmesinin haklı nedenle feshi anlamına gelir. Bu durumda gemi adamı, hem kıdem tazminatını hem varsa ödenmeyen ücretlerini hem de sosyal güvenlik eksikliklerinden doğan zararları talep edebilir. Ayrıca işverenin, işçiyi bilgilendirmeksizin ve rıza almaksızın gemiyi başka bir bayrak devletine tescil ettirmesi, dürüstlük kuralına aykırı bir işlem olarak değerlendirilebilir. Bu tür durumlarda açılacak davalarda, işçinin aleyhine doğan tüm sonuçların işverene yüklenmesi mümkündür.

Bayrak devleti değişikliği çoğu zaman işverenin kar amacıyla yaptığı sıradan bir işlem gibi görünse de, denizciler açısından yaşamsal hakların sessizce ortadan kaldırılması anlamına gelir. Bu tür durumlarla karşı karşıya kalan gemi adamlarının sessiz kalmamaları, çalışma koşullarındaki değişiklikleri dikkatle takip etmeleri ve özellikle sosyal güvenlik kayıtlarını kontrol etmeleri önemlidir. İşverenin hukuka aykırı şekilde hareket ettiği her durumda, ulusal ve uluslararası düzeyde yargı yoluna başvurmak mümkündür. Bu tür karmaşık hukuki süreçlerde uzman bir deniz iş hukuku avukatından destek alınması, hem hak kaybını önler hem de işveren karşısında daha güçlü bir pozisyon alınmasını sağlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir