Denizcilik sektöründe çalışan gemi adamlarının en sık karşılaştığı sorunlardan biri, maaşların zamanında ödenmemesi ya da uzun süreli gecikmelerdir. Özellikle açık denizlerde görev yapan ve işverenle fiziksel teması sınırlı olan personel açısından bu durum, ciddi bir hak kaybı doğurmakta ve maddi-manevi olarak çalışanı zor durumda bırakmaktadır. Ücretin zamanında ve eksiksiz şekilde ödenmesi, işverenin en temel yükümlülüklerinden biridir. Bu yükümlülüğün ihlali ise gemi adamı açısından yalnızca bir alacak davası sebebi değil, aynı zamanda sözleşmeyi feshetme hakkını da doğuran bir hukuki gerekçedir.
Gemi adamlarının ücretleri, genellikle yazılı deniz iş sözleşmesi ile belirlenir. Bu sözleşmede, ödemelerin hangi dönemlerde yapılacağı, hangi para biriminden hesaplanacağı ve ne zaman hak kazanılacağı gibi detaylar yer alır. Ancak uygulamada, kimi zaman işverenler bu sözleşme şartlarına aykırı şekilde hareket etmekte, ücret ödemelerini geciktirmekte veya eksik ödeme yapmaktadır. Ödemelerin düzenli olmaması durumunda, deniz iş hukukuna göre işverenin temerrüdü söz konusu olur ve gemi adamı bu temerrüt durumuna karşı hukuken birçok yola başvurabilir.
Türk bayraklı bir gemide çalışan ve Türkiye merkezli bir şirketin bordrosunda bulunan gemi adamı açısından 854 sayılı Deniz İş Kanunu hükümleri doğrudan uygulanır. Bu kanunun 20. maddesi gereğince, ücret ödeme borcunu yerine getirmeyen işverenin kusurlu sayılacağı açıktır. Aynı zamanda Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri gereğince işveren, ücret ödeme borcunu yerine getirmediği takdirde temerrüde düşer. Bu durumda gemi adamı, ücretin yasal faizi ile birlikte tahsilini talep edebilir. Gecikme ne kadar uzarsa, hem ana alacak hem de faiz yükü artar. Üstelik bu tür alacaklar için işçi lehine yorum ilkesi uyarınca mahkemeler, delil ve ispat kolaylığı sağlayarak gemi adamını koruyucu şekilde karar verir.
Gemi adamı, ücret ödemesinin geciktiği durumda öncelikle yazılı bir ihtarname göndererek alacağının ödenmesini talep edebilir. Bu ihtarname, ileride açılacak davalarda işverenin temerrüde düştüğünü ispatlamak açısından önemlidir. Bu aşamadan sonra ödeme hala yapılmamışsa, gemi adamı iş sözleşmesini haklı nedenle feshedebilir. Zira düzenli ödeme yapılmaması, çalışma ilişkisini çekilmez hale getiren bir durum olarak değerlendirilir. Bu haklı fesih sonrasında işçinin kıdem tazminatı talebi de doğar. Ayrıca varsa ihbar süresi atlanmaksızın sözleşme sona erdirilerek ihbar tazminatı da talep edilebilir.
Geciken maaşların dışında bazı durumlarda, işveren maaşın yalnızca bir kısmını ödemekte veya gemide yapılan fazla mesaileri göz ardı ederek eksik ödeme yapmaktadır. Bu durumda da gemi adamı, alacak davası açarak geçmişe dönük tüm haklarını talep edebilir. Ücret bordroları, gemi içi görev çizelgeleri, telsiz ya da e-mail yazışmaları gibi delillerle çalışma süresi ve yapılan işin kapsamı ispatlanarak fazla mesai alacakları da hesaplanabilir. Aynı şekilde, kumanya eksikliği veya gemideki yaşam koşullarının kötüleşmesi de tazminat talebine dayanak olabilir.
Yabancı bayraklı bir gemide çalışan Türk gemi adamları açısından durum daha karmaşıktır. Eğer işverenin Türkiye’de şubesi veya bağlantısı varsa ve hizmet Türkiye üzerinden organize ediliyorsa, Türk mahkemelerinde dava açmak mümkündür. Yargı yetkisi, işin fiilen yürütüldüğü yer ya da işverenin merkezinin bulunduğu ülkeye göre belirlenir. Ancak uluslararası sularda çalışan bir gemi personeli, ücretini alamadığı durumda işverenin Türkiye ile bağlantısı bulunuyorsa Türkiye’de dava açarak korunabilir. Aksi takdirde bayrak devleti hukukuna göre hareket edilmesi gerekebilir. Bu nedenle sözleşme düzenlenirken hangi ülke hukukunun uygulanacağı ve yetkili mahkemenin neresi olacağı dikkatle incelenmelidir.
Ücretini alamayan ya da maaşı geciktirilen gemi adamı, bunun sadece bir finansal sorun olmadığını; aynı zamanda iş güvencesine, kişilik haklarına ve insanca yaşama hakkına doğrudan etki eden bir ihlal olduğunu unutmamalıdır. Hukuk, bu tür durumlarda işçiyi korumakta ve işvereni sorumlu tutmaktadır. Ancak bu hakların etkin şekilde kullanılabilmesi için zamanında hareket edilmesi, delil toplanması ve hukuki sürecin uzman kişilerce yönetilmesi gerekir. Özellikle deniz iş hukukuna özel bilgileri ve deneyimi olan bir avukattan destek alınması, hak kayıplarının önüne geçmek açısından h