Yargıtay tarafından 10.03.2025 tarihinde verilen karar ile, BOTAŞ aleyhine açılan işçilik alacakları davasında İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen ret kararları onanmıştır. Davacı, uzun yıllar boyunca BOTAŞ’ın Adana/Ceyhan terminalinde konuşlu bir römorkörde gemi yağcısı olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin haksız şekilde sona erdirildiğini ve bu süreçte fazla mesai, yıllık izin, bayram ve tatil günlerinde çalışmaya ilişkin ücretlerinin ödenmediğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları da dâhil olmak üzere çeşitli işçilik alacaklarının tahsilini talep etmiştir.

Davalı BOTAŞ vekili ise, davacının fiilen taşeron bir şirkette çalıştığını, müvekkilinin yalnızca ihale makamı olduğunu, 854 sayılı Deniz İş Kanunu’nda asıl işveren-alt işveren ilişkisine yer verilmediğini ve dolayısıyla BOTAŞ’ın pasif husumet yönünden sorumlu tutulamayacağını savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi, davacının gemi adamı statüsünde olduğunu ve 854 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiğini kabul etmiş, bu kapsamda BOTAŞ’ın ihale makamı sıfatıyla işçilik alacaklarından sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.

Davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusu da, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından esastan reddedilmiş; istinaf merci, özellikle Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2020/6133 Esas ve 2020/17010 Karar sayılı içtihadına dayanarak, 854 sayılı Kanun’da alt işveren-asıl işveren ilişkisine dair bir düzenleme bulunmadığı ve BOTAŞ’ın bu yönüyle sorumlu tutulamayacağı kanaatini paylaşmıştır.

Yargıtay tarafından yapılan temyiz incelemesinde de, davacının çalıştığı römorkörün niteliği, yapılan işin kapsamı ve iş ilişkisinin mahiyeti değerlendirilmiş; gemi yağcılığı işinin yükleme-boşaltma faaliyeti olarak değerlendirilemeyeceği, dolayısıyla davacının 854 sayılı Kanun’a tabi gemi adamı sıfatıyla çalıştığı hususu tespit edilmiştir. Bununla birlikte, BOTAŞ ile taşeron şirketler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu iddiası incelenmiş, ancak bu iddiayı destekleyen somut ve yeterli delil bulunmadığı kanaatine varılmıştır.

Yüksek Mahkeme, 854 sayılı Kanun’un, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen alt işveren-asıl işveren ilişkisini içermediğini; dolayısıyla gemi adamlarının, işverenleri dışındaki üçüncü kişilerden işçilik alacaklarını talep etme imkânının, yalnızca muvazaanın varlığı hâlinde mümkün olabileceğini ifade etmiştir. Somut olayda ise, römorkörcülük ve palamarcılık hizmetlerinin BOTAŞ’ın asıl faaliyeti kapsamında yer almadığı, bu işlerin yardımcı iş niteliği taşıdığı ve bu bağlamda yapılan hizmet alımının mevzuata uygun olduğu sonucuna ulaşılmıştır. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamında yapılan değerlendirmede de, personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı niteliği taşıyan sözleşmenin, 2018 yılında yapılan mevzuat değişikliği sonrasında da geçerliliğini koruduğu belirtilmiştir.

Sonuç olarak, davalı BOTAŞ ile taşeron şirketler arasındaki hukuki ilişkinin muvazaa içerdiği iddiası ispatlanamadığından, davacı gemi adamının ileri sürdüğü işçilik alacaklarından dolayı BOTAŞ’ın sorumluluğuna gidilemeyeceğine karar verilmiş; temyiz edilen karar, usul ve esas yönünden yerinde bulunarak Yargıtay tarafından onanmıştır.

Bir Yanıt

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir