ÖZ

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/3080 E. 2021/1312 K. 02.11.2021 tarihli incelemeye konu olan kararında asıl davacı, birleşen davada davacı, asıl davada davalı ve birleşen davada davalı olmak üzere dört taraf vardır. Uyuşmazlık, davacının mallarını deniz yolu ile taşıması için davalıyla kırkambar sözleşmesi yapması sonucunda malların deniz yolu ile taşınırken hasara uğramasıdır. Hasara uğrayan malların zararının tazmininde ise sigorta bedellerinin rücusu bakımından (daha sonra birleştirilecektir) sigorta şirketlerinin taraf olduğu ikinci bir dava açılmıştır. Davada emtiaların zarar uğraması bakımından zararın hangi tarafa yükletileceği konusu önem taşımaktadır. Bu çalışmada kararlara konu olan olay özetlenecek ve kararların gerekçelerini değerlendirilecektir.

ANAHTAR KELİMELER

Deniz Yoluyla Eşya Taşıma Sözleşmesi, Kırkambar Sözleşmesi, Gemi, Hasar, Tazminat,

ABSTRACT

In the decision of the General Assembly of the Court of Cassation dated 2017/3080 E. 2021/1312 K. 02.11.2021, which is the subject of examination, there are four parties: the main plaintiff, the plaintiff in the merged case, the defendant in the original case and the defendant in the merged case. The dispute is that the plaintiff entered into a contract with the defendant to transport his goods by sea, resulting in damage to the goods while being transported by sea. In the compensation of the damage to the damaged goods, a second lawsuit was filed in which the insurance companies were parties in terms of recourse of the insurance amounts (which will be combined later). In the case, the issue of which party will be charged the damage is important in terms of damage to the commodities. In this study, the event that is the subject of the decisions will be summarized and the reasons for the decisions will be evaluated.

KEY WORDS

Carriage of Goods by Sea, General Agreement, Ship, Damage, Compensation.

UYUŞMAZLIK KONUSU OLAYIN ÖZETİ

            Davacı taşıtan kendi üretimi olan polyester çatı levhalarının İzmir Limanı’ndan İrlanda’ya taşınması hususunda davalı taşıyan ile navlun sözleşmesi akdeder. Taraflar navlun sözleşmesini yaparken yüklerin gemiye taşıtan tarafından yükletileceği hususunda sözleşmeye kloz eklemektedirler. Yükleme gerçekleşip gemi İzmir Limanı’ndan ayrıldıktan Belçika’nın Antwerp Limanı’nda yüklerin hasara uğradığı anlaşılır. Antwerp Limanı’nda davacı taşıyanın sigortacısı survey raporu yapar. Yapılan rapor sonucunda yüklerin zarara uğramasına iç istiflenme ve yetersiz ambalajlamanın neden olduğu anlaşılır. Hasara uğrayan yükleri boşaltma limanında gönderilenin kabul etmemesi üzerine yükler taşıyanın gemisinde İrlanda’dan tekrar İzmir Limanı’na döner.

İLK DERECE MAHKEMESİ’NDE ASIL DAVACININ İDDİALARI

            Asıl davacı üretmiş olduğu polyester çatı levhalarının İzmir’den İrlanda’ya taşınması amacıyla asıl davalıyla anlaşmış olup aralarında taşımacılık sözleşme akdedilmiştir. Asıl davacı üretmiş olduğu malları gerekli önlemlerini de alarak konteynere yüklemiş ve davalıya gemiye yüklemesi için İzmir Limanı’nda teslim etmiştir.

            Asıl davalı tarafından geminin İzmir Limanı’nda yüklendiği ve 18.02.2010 tarihinde İzmir Limanı’ndan ayrıldığı ve 01.03.2010 tarihinde geminin güvertesine yüklenmiş olan emtiaların zarar gördüğüne dair davacı davalıdan e-posta almıştır.

            Güvertede taşınan emtialar varma limanında gönderilen tarafından kabul edilmemiş olup davalı tarafından ülkeye geri getirilmiştir. Davacı, emtialar ülkeye gelince mahkeme vasıtasıyla delil tespiti yaptırmış ve delil tespiti sonucunda emtiaların hatalı yükleme sonucunda zarar gördüğü tespit edilmiştir. Hasar bedeli, delil tespiti ve ihtarname masraflarını asıl davacının nakliyat sigortacısı olan birleşen davadaki davacı 24.11.2010 tarihinde ödemiştir.

            Zarar görmüş olan emtiaların geri getirilmesindeki davalıya ödenen navlun ücreti, antrepo ücreti, gümrük müşavirlik masrafları, damga vergisi, KDV iadesi gibi kalemlerden oluşan toplam 12.057,79-TL’nin asıl davacının sigorta şirketi tarafından ödenmediği, bu ödemelerin yapılması için sigorta şirketine ihtarnameler gönderildiği fakat sigorta şirketinin ihtarnamelere rağmen ödeme yapmadığını beyan etmiştir.

            Davacı fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00TL’nin davalıdan tahsil edilmesi yönünde karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ’NDE BİRLEŞEN DAVADAKİ DAVACININ İDDİALARI

            Birleşen davadaki davacı asıl davacının sigortacısıdır. Birleşen davadaki davacı asıl davacı tarafından emtiaların taşıma rizikosuna karşı sigorta teminatı altına alındığını ve emtialarda oluşan 15.831,00 Euro olan zararın sigortalı olan asıl davacıya ödendiğini beyan etmiştir. Sigorta şirketi ödemiş olduğu tutarın uyuşmazlıktaki kusurlu taraf olan davalıya rücu edilmesini talep etmektedir.

İLK DERECE MAHKEMESİ’NDE ASIL DAVALININ İDDİALARI

            Asıl davalı ilk derece mahkemesine verdiği savunmasında yüklerin yüklenmesinin yükümlüğünün sözleşmeye eklenen klozla davacıya yükletildiğinin ve kendisinin yüklere gelene hasardan sorumlu tutulamayacağını iddia etmektedir.

            Aynı zamanda asıl davalı Belçika’nın Antwerp Limanı’ndayken davacının sigorta şirketinin yükleri inceleyip survey raporu düzenlediği, rapor sonucunda ise yüklerin düzgün istiflenmeyip, yeterli ambalaj kullanılmamasında dolayı bunun sorumlusunun da davacı olduğunu iddia etmektedir. Davacının sigorta şirketi Antwerp Limanı’ndayken bilirkişi de görevlendirmiştir ve bu bilirkişi de yüklerin deniz taşımasına uygun olarak emniyete ve sağlamlığa sahip olmadığını belirttiğini iddia etmektedir.

            Bu iddiaların sonucu olarak delil tespit raporunun eksik bilgi ve varsayıma dayalı olarak hazırlandığını bu yüzden de kabulünün mümkün olmadığını, yüklerin zarara uğraması bakımından kusurunun kendisine değil davacıya yükletilmesi gerektiğini ve yükün geminin neresinde taşındığının tespitinin önem arz ettiğini, sigorta şirketinin yapmış olduğu geç ödeme nedeniyle faiz talep edilemeyeceğini belirterek asıl davanın reddini savunmuştur.

İLK DERECE MAHKEMESİ’NDE BİRLEŞEN DAVALININ İDDİALARI

            Birleşen davadaki davalı, birleşen davadaki davacının yani sigorta şirketinin davacı sigortalıya yapmış olduğu riziko sonucundaki ödemenin haksız ve yersiz olduğunu, teminat kapsamının araştırılması gerektiğini, kâr marjı ödemesinin hatır ödemesi olduğunu belirterek birleşen davanın reddini savunmuştur.

İLK DERECE MAHKEMESİ’NDE TARAFLARIN İDDİALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

TARAFLAR ARASINDAKİ SÖZLEŞMENİN DEĞERLENDİRİLMESİ

            Asıl davacı ilk derece mahkemesindeki beyanlarında emtialarının deniz yoluyla taşınması amacıyla davalıyla denizde eşya taşıma sözleşmesi yapmıştır. Yapılan anlaşmaya göre emtialar geminin güvertesinde taşınacaktır.

            İlk olarak asıl davacı ile asıl davalının yapmış olduğu denizde emtia taşıma sözleşmesi kırkambar sözleşmesidir. Çünkü emtiaların özel ve belirli bir ambarda taşınması kararlaştırılmamış olup geminin herhangi bir yerinde taşınması kararlaştırılmıştır. Bu yüzden emtialar geminin güvertesinde taşınmaktadır.

            “Kırkambar sözleşmesinde ise taşıyan, geminin ferdileştirilmesi ve tahsisi söz konusu olmaksızın, eşyayı navlun karşılığında deniz yolu ile taşımayı taahhüt eder.[1]

            “Kırkambar sözleşmesi, yük sahibinin, ya da Deniz Ticareti Hukuku’nun terminolojisi içinde, taşıtanın, tek amacının malını göndermek olduğu durumlarda mevcuttur. Taşıtan, ücretini de ödeyerek, malının nakledilmesini istemektedir; taşıyan söz konusu malı nakil ermeyi üstlenmektedir. Taraflar, doğal olarak, malın nereden yükleneceğini, nereye taşınacağını, orada kime teslim edileceğini de kararlaştıracaklardır. Fakat, taşıma operasyonu bakımından, yani asli borcun ifasında, taşıtanın herhangi bir söz hakkı bulunmamaktadır. Taşıyan da yüke herhangi bir özel muamele yapmayı üstlenmemektedir veya yükün taşınmasında taşıtana karşı özel birtakım taahhütler altına girmemektedir; yüke gemide belli bir yer tahsis etmediği gibi, yük için özel olarak bir gemi de tahsis etmemektedir.[2]

            Yukarıdaki kırkambar sözleşmesi tanımlarında da anlaşılacağı üzere kırkambar sözleşmesinde asli unsur malın bir limandan diğerine taşınmasıdır. Geminin veya emtianın gemide taşınacağı yerin belirli olması önem arz etmemektedir. İncelemekte olduğumuz uyuşmazlıkta ise tarafların deniz yolu ile eşya taşıma sözleşmesi yaptığı fakat hangi navlun türünde yapmış olduğu belirtilmemiştir. Emtiaların belirli ve özel tahsis edilmiş bir ambarda taşınmaksızın güvertede taşınmasından anlayacağımız üzere ve yukarıdaki açıklamalar ışığında tarafların aralarında yapmış oldukları deniz yoluyla eşya taşıma sözleşmesinin kırkambar sözleşmesi olduğunu anlamaktayız.

EMTİALARIN ZARARA UĞRAMASININ DEĞERLENDİRİLMESİ

            Tarafların arasında yapmış oldukları sözleşmenin kırkambar sözleşmesi olduğunu tespit etmiştik. Burada emtianın zarara uğramasından kaynaklanan zararın kim üstleneceğinin tespiti uyuşmazlık açısından önem arz etmektedir.

            Her şeyden önce taşıyanın sorumluluğu akdi bir sorumluluk olup kusursuzluğunu ispat etmedikçe bütün zararlardan sorumludur.

            “Eşyaya özen gösterme yükümlülüğüne aykırı davranan taşıyan, meydana gelen zarardan hem TTK m.1061 hem de genel hüküm olan BK m.96’ya göre sorumludur. Eşyaya gelen zarar; zıya veya hasar olarak gerçekleşebilir. Her iki durumda da özen yükümlülüğünün ihlali söz konusudur. TTK m.1061’de taşıyanın eşyanın yükletilmesi, istifi, taşınması, elden geçirilmesi ve boşaltılmasında tedbirli bir taşıyandan beklenen özeni göstermekle yükümlü olduğu belirtilmiştir. Tedbirli taşıyan şeklinde ifade edilen objektif kıstasa göre değerlendirme yapılırken; geminin, eşyanın, yolculuğun özellik ve koşulları ile denizcilik teamülleri ve mevzuattan doğan diğer zorunluluklara uyulup uyulmadığı dikkate alınmalıdır.[3]

            “Taşıyan kendi kusurundan ve gözetim ve denetimi devam ettiği sürece, adamlarının ve gemi adamlarının kusurlarından dolayı meydana gelen zarardan sorumludur (TTK m.1062). [4]

“TTK m. 1061 ve 1062 nispi emredici olup taşıtan ve yükle ilgililer aleyhine değiştirilemez (TTK m.1116).[5]

            Kırkambar sözleşmelerinde taşıyanın gemiyi denize, yola ve yüke elverişli bulundurma yükümlülüğü bulunmaktadır. Taşıyan TTK’nın emredici hükümleri gereğince bu yükümlülüklerini yerine getirmek zorundadır. Aksi takdirde bu yükümlülüklerden doğan bütün zararlardan sorumlu olmaktadır.

            İnceleme konusunu oluşturan uyuşmazlıkta yapılan delil tespit raporunda yükün konteynerin dışında gerçekleşen nedenler dolayısıyla değil iç istifleme sonucunda hasara uğradığı tespit edilmiştir. Yani burada yükün zarara uğramasına taşıyan değil taşıtan sebep olmuştur. Burada taşıtanın değil de taşıyanın sorumlu tutulmasındaki gerekçe aradaki nedensellik bağının kopmuş olmasıdır. Her ne kadar iç istifleme sonucunda yük zarara uğramış da olsa taşıyan basiretli bir tacir gibi yükü incelemeli ve yükü gemisine ona göre almalıydı. Eğer taşıyan yükü basiretli bir tacir gibi dikkatli ve özenli bir şekilde incelemiş olsaydı yükün iç istiflemesinin uygun olmadığını öne sürerek yükü taşımayı reddedebilirdi. Taşıyan ve gemi adamları burada bütün özen ve dikkatlerini göstermemiş olmaları nedeniyle yükün zarara uğramasından dolayı sorumlu tutulmaları gerekecektir. Yükün istiflenirken veya ambalajın eksik veya yetersiz yapılmasından dolayı zarara uğradığını iddia etmeleri taşıyan ve gemi adamlarını sorumluluktan kurtarmaz.

            Taşıyan ile taşıtanın yapmış oldukları sözleşmede yükün gemiye yükletilmesinin taşıtan tarafından yerine getirileceği kararlaştırılmıştır. Buna bağlı olarak da yük gemiye taşıtan tarafından yükletilmiştir. Tarafların aralarında yapmış oldukları kırkambar sözleşmesine böyle bir kloz eklemiş olmaları ve yükün gemiye taşıtan tarafından yükletilmiş olması da taşıyanı sorumluluktan kurtaramaz. Çünkü TTK m. 1061 nispi emredici niteliktedir ve yükle ilgililer aleyhine değiştirilemez.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında kırkambar sözleşmelerinde taşıyanın yüke özen borcu bulunmakta olduğunu anlamaktayız. Taşıyan aynı zamanda bir tacirdir ve özen borcu bulunmaktadır. Yükün iyi ve özenli istiflenmesi, taşıması sırasında hava şartlarına uygun yolculuk yapılması gibi konularda özen yükümlülüğünü yerine getirip yükü koruması gerekmektedir. Taşıyanla beraber TTK m. 1062’de de belirtildiği gibi taşıyanın çalışanları yani kaptan ve gemi adamları da bu özen borcunun yükümlüsü konumundadır. Bu özen borcu TTK m.1061 ve 1062 gereğince nispi emredici nitelikte olup değiştirilememektedir. Burada taşıyan yükü gemiye yüklerken gerekli özeni göstermemesi nedeniyle TTK m.1061 gereğince emtiaların zararından sorumludur.

            Taşıyanın yüke karşı gerekli özeni göstermemesinden dolayı ortaya çıkan zararlardan sorumlu olmasından dolayı taşıtanın yani asıl davacının zararlarını karşılaması gerekmektedir. Asıl davacının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla talep ettiği 1.000,00TL’nin asıl davalı olan taşıyandan alınarak davacıya verilmesi lüzum etmektedir.

SİGORTA HAKKININ RÜCU EDİLMESİ BAKIMINDAN DEĞERLENDİRME

            Birleşen davadaki davacı olan sigorta şirketinin beyanlarını hukuki açıdan geçerli bulmaktayım. Çünkü asıl davacı emtialarını taşıma rizikolarına karşı sigorta teminatına almış olup hasar sonucu çıkan hasarı sigorta şirketi ödemiştir. Sigorta şirketi uyuşmazlıkta kusurlu taraf olan asıl davalıya sigorta bedelini rücu etmesi TTK m. 1472 uyarınca “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.” şeklindedir.

            TTK m. 1472’de sigorta bedelini rücu için kanun iki şart belirlemiştir. İlki sigorta bedelinin sigortalıya ödenmesi, ikincisi ise rücu edilecek tarafın rizikonun gerçekleşmesinde kusurunun bulunmasıdır. Mevcut uyuşmazlıkta da her iki koşul gerçekleşmiştir. Sigorta şirketi sigorta bedelini sigortalıya ödemiştir. Ayrıca rizikonun meydana gelmesinde davalı taşıyanın kusuru mevcuttur. Bu nedenle sigorta şirketinin sigorta bedelini davalıya taşıyana rücu edilmesini talebi hukuken geçerlidir.

İLK DERECE MAHKEMESİ’NİN UYUŞMAZLIK KONUSUNDAKİ KARARI

            İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 10.06.2013 tarihli ve 2012/222 E., 2013/213 K. sayılı kararında davacının yükün istiflenmesinde kusuru bulunduğunu, taşıyana malların istiflenmesinde ve taşıma sırasında özen borcunu ihlal edici bir davranışta bulunmaması nedeniyle kusur yüklenemeyeceğini, birleşen davadaki davacı olan sigorta şirketinin hasara davacının kendi kusuruyla sebep olması gerekçesiyle rücu hakkının bulunmadığı kararına vararak asıl ve birleşen davanın reddine karar vermiştir.

ÖZEL DAİRE BOZMA KARARI

            Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17.03.2015 tarihli ve 2014/5908 E., 2015/3673 K. sayılı kararında hasarın yükün konteynere iyi sabitlenmemesi ve ambalajın yetersiz olmasından meydana gelmesi nedeniyle kusurun davacıda olduğunu, taşıyanın her ne kadar konteynerin iyi istiflenmesini doğru yaptığını kabul edilse bile basiretli bir tacir olarak iç istiflemenin ve ambalajlamanın eksik ve yanlış yükleme yapılmasından dolayı olduğunu gerekli özeni gösterip anlayabileceğini bu nedenle meydana gelen zarardan taşıyıcının en azından mütefarik kusurlu kabul edilmesi gerektiği kararını vererek ilk derece mahkemesinin kararını bozmuştur.

DİRENME KARARI

            İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.04.2017 tarihli ve 2016/1460 E., 2017/411 K. sayılı kararı taşıyanın basiretli bir tacir olmasının günümüz deniz ticareti uygulamaları göz önüne alınarak yapılması gerektiği yönünde karar vermiştir. Günümüz deniz ticareti uygulamalarında ne basiretli tacir olan taşıyan ne kaptan ne de gemi adamları gemiye yüklenen binlerce konteynerin tek tek incelenmesinin mümkün olmayıp bunu ticari teamüle de uygun olmadığını, zararın iç istiflenme nedeniyle olduğunu bu nedenle kusurun taşıtanda olduğunu ileri sürmüştür.

YARGITAY’IN KARARI

            Yargıtay önüne gelen bu uyuşmazlığı incelemeye ilk önce tarafların yapmış olduğu sözleşmeyi belirleyerek başlamıştır. Yargıtay yapılan sözleşmenin “kırkambar sözleşmesi” olduğunu belirlemiştir. “Deniz yoluyla eşya taşıma için tesis edilen hukukî işlem “navlun sözleşmesi” olarak adlandırılmakta olup navlun sözleşmesinde taşıyan deniz yoluyla eşya taşımayı, taşıtan ise bunun karşılığında bir ücret ödemeyi taahhüt eder.[10] Aynı zamanda kendi değerlendirmelerimizde olduğu gibi yükün belirli gemi veya belirli ambarda taşınmaması yerine güvertede taşınıyor olması da Yargıtay’ın kırkambar sözleşmesi olarak belirlemesin bir etkendir.

            Yükün zarara uğramasında sorumluluğun kimde olacağına ilişkin ise TTK’nin 1061 ve 1062 maddeleri uyarınca karar varmıştır. “Taşıyanın navlun sözleşmesinden doğan sorumluluğu akdi bir sorumluluktur.” diyerek taşıyanın sözleşmeden doğan yükümlülüklerini hiç ve gereği gibi yerine getirmediği zararlardan, kusursuzluğunu ispat etmediği müddetçe sorumlu olacağı kararını vermiştir. TTK m. 1062 gereğince de taşıyanla beraber taşıyanın emrinde çalışan kaptan ve gemi adamlarının taşıyanla beraber sorumlu tutulacağını ifade etmiştir.

            Yargıtay incelemesine taşıyanın sorumluluk hallerini belirleyerek devam etmektedir. Şöyle ki taşıyanın genel olarak iki sorumluluk hali söz konusudur. Bunlardan birincisi, TTK’nin 1019.maddesinde düzenlenen geminin yolculuğun başında denize, yola ve yüke elverişli olmamasından ileri gelen gecikme dâhil bütün zararlardan sorumluluğu; ikincisi ise aynı Kanun’un 1061 ve 1062.maddelerinde düzenlenen taşınmak üzere teslim alınmış olan yüke/eşyaya özen borcunun gereği gibi yerine getirilmemesi sonucunda yükün ziya veya hasar uğramasından doğan sorumluluğudur.

            Burada yükün zarara uğraması bakımından incelenecek nokta taşıyanın özen borcunu yerine getirmemesinden kaynaklanmaktadır. Taşıyan, taşıtan tarafından iç istiflenmesi hatalı ve yetersiz ambalajlanma yapılan yükün incelenmesinin basiretli tacirden beklenen şekilde dikkat ve özeni göstererek yapılmış olması gerekmektedir. Taşıyan ise basiretli tacir gibi dikkat ve özen göstermeyerek yükü incelemeyip gemisine yüklemektedir. Yargıtay işte tam bu noktada illiyet bağını taşıtandan kesmektedir. Kusur sorumluluğu artık tamamen taşıyana geçmektedir. Çünkü her ne kadar taşıtan iç istiflemeyi hatalı yapmış da olsa taşıyan basiretli bir tacir gibi yükü incelemeden gemisine almıştır.

            Yargıtay kusuru taşıyana atfetmiş olsa da taşıyanın bu kusurdan hangi hallerde kurtulabileceğini de açıklamıştır. “Taşıyıcının, TTK’nin 1061.maddesi çerçevesinde taşınan eşyaya özen yükümlülüğünden doğan sorumluluğu kapsamında ortaya çıkan zarardan, ancak zararın kendi kusurundan ileri gelmeyen sebepten, eşyadaki eksiklikten veya ayıptan yahut eşyanın mahiyeti veya ambalajının hatasından kaynaklandığını ispatlayarak sorumluluktan kurtulabileceği gibi zararın, tedbirli ve basiretli bir taşıyıcının eşyaya göstermesi gereken ihtimamı ile dahi önüne geçilemeyecek bir sebepten (mücbir sebepten) doğduğunu ispatlayarak kurtulabilir. Aynı zamanda taşıyıcı, zararın kendi adamlarıyla gemi adamlarının kusurundan ileri gelmediğini de ispatlamalıdır.[11]Somut uyuşmazlığımızda taşıyanın veya kaptan ve gemi adamlarının sorumluluğunu ortadan kaldıran ne mücbir sebep vardır ne de kendi kusuru dışında başkasının zararı etkileyen kusuru vardır. Taşıtanın hatalı istifleme yapmasını bu bakımdan değerlendirmeye alamayız. Çünkü taşıyan yükü gemisine kabul ederek taşıtanın illiyet bağını kesmiş bulunmaktadır. Ayrıca taşıyanın kusurunu ortadan kaldıracak sebebin de gemi seyrüsefer sırasındayken meydana gelmesi gerekmektedir.

            Sonuç olarak uyuşmazlık konusu olayda davalı taşıyan kusurlu bulunmuştur. Yargıtay tüm bu gerekçeler ve açıklamalar sonucunda asıl ve birleşen davdaki davacıların temyiz itirazlarının kabulüne ve ilk derece mahkemesinin kararının bozulmasına karar vermiştir.

KAYNAKÇA

KİTAP ve MAKALELER

Öğrt. Gör. Emre CUMALIOĞLU, Kırkambar Sözleşmesinde Taşıyanın Gemiyi Belirlemesinin Hukuki Niteliği, s.70

Prof. h.c. Dr. iur. Bülent SÖZER, Deniz Ticareti Hukuku – I, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2022, s.367

Emre CUMALIOĞLU, Kırkambar Sözleşmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Özel Hukuk Programı Doktora Tezi, 2010, s.155

Fehmi Ülgener, Sorumsuzluk Halleri, s. 59; Pınar Akan, Deniz Taşımacılığında Taşıyanın Yüke Özen Yükümlülüğünün İhlalinden Doğan Sorumluluğu (TTK m.1061), Adâlet Yay., Ankara, 2007, s. 33.

Seven Sorumluluk, 101.

Çağa, Tahir/Kender, Rayegân: Deniz Ticaret Hukuku II Navlun Sözleşmesi, 7. Baskı, İstanbul 2004, s. 1

İNTERNET SİTELERİ

www.dergipark.org.tr

www.karararama.yargitay.gov.tr

www.lexpera.com.tr

www.kazanci.com.tr

[1] Öğrt. Gör. Emre CUMALIOĞLU, Kırkambar Sözleşmesinde Taşıyanın Gemiyi Belirlemesinin Hukuki Niteliği, s.70

[2] Prof. h.c. Dr. iur. Bülent SÖZER, Deniz Ticareti Hukuku – I, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2022, s.367

[3] Emre CUMALIOĞLU, Kırkambar Sözleşmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Özel Hukuk Programı Doktora Tezi, 2010, s.155

[4] bkz.Ülgener, Sorumsuzluk Halleri, s. 59; Pınar Akan, Deniz Taşımacılığında Taşıyanın Yüke Özen Yükümlülüğünün İhlalinden Doğan Sorumluluğu (TTK m.1061), Adâlet Yay., Ankara, 2007, s. 33.

[5] Seven Sorumluluk, 101.

[6] İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi, 10.06.2013, E. 2012/222, K. 2013/213, Kazancı İçtihat Bilgi Bankası

[7] Yargıtay 11. HD, 17.03.2015, E. 2014/5908, K. 2015/3673, Kazancı İçtihat Bilgi Bankası

[8] İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi, 13.04.2017, E. 2016/1460, K. 2017/411, Kazancı İçtihat Bilgi Bankası

[9] HGK., 2.11.2021, E. 2017/3080 K. 2021/1312, Kazancı İçtihat Bilgi Bankası

[10] Çağa, Tahir/Kender, Rayegân: Deniz Ticaret Hukuku II Navlun Sözleşmesi, 7. Baskı, İstanbul 2004, s. 1

[11] Doğanay, s. 2810-2811; Çağa/Kender, s. 149; İzveren/Franko/Çalık, s. 244; Kaner, s. 360 vd.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir